Geçiş dönemi adaleti alanı, baskıcı ve çatışma yaşamış otoriter rejimlerden, barışa ve demokrasiye geçişin sağlanmasının koşullarını araştırır. Geçmişte yaşanan şiddetin mirasıyla yüzleşmek için hayatta kalanların hakikat, adalet ve onarım arayışlarına yanıt olabilecek çeşitli çabalar, yöntemler ve yaklaşımlar içerir. Bitmek bilmeyen şiddet döngüsüyle sarılmış toplumlar, daha demokratik, adil ve barışçıl bir gelecek umuduyla yaklaşık yarım yüzyıldır geçiş dönemi adaletinin çerçevesini tartışmaktadır. Günümüzde devletin fail olduğu ya da göz yumduğu çoklu ve farklı şiddet türlerini yenilikçi ve farklı disiplinlerin (hukuk dışı) yöntem ve araçlarıyla ele almak, düşünmek gereği ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de geçiş dönemi adaleti tartışmaları, akademi ve sivil toplum alanlarında 2000’li yıllarda yaşanan kritik yargısal ve siyasal gelişmelerin ışığında ivme kazandı. 2008 yılı sonrası açılan yüksek profilli ceza davaları ve canlandırılan soruşturmalar, cezasızlık zırhının kısmen kırılacağına, inkâr edilen hakikatlerin aydınlatılacağına dair temkinli bir umut doğurdu. 2015’te şiddetin daha da tırmandığı çatışma dönemine girilmesi, 2016’daki darbe girişimi sonrası oluşan baskı ortamında sivil alanın ifade özgürlüğüne yer bırakmayacak biçimde ciddi boyutlarda daraltılması ve yargıdaki dönüşümü de içeren rejim değişikliği, bu tartışmalarının zayıflayarak neredeyse silinmesine yol açtı. Dünya çapında tanık olduğumuz ‘yükselen popülizm, faşizm, aşırı sağ’ ve ‘hakikat sonrası dönem’ tartışmaları etrafında konuşulan demokrasi krizi, pandemi koşullarıyla daha da derinleşti. Bu durum, devlet şiddeti, kurumsal ırkçılık, cezasızlık pratiklerine itiraz eden yeni ve güçlü eylemlilikler örneğinde gördüğümüz gibi, adalet ve hakikat nosyonları üzerine düşündürten yeni dinamikleri de beraberinde getirdi.
Böyle bir zamanda, dünya deneyimlerinin çeşitlenmesiyle gelişen ve zenginleşen geçiş dönemi adaleti alanı, şiddet döngüsüne yol açan toplumsal koşulları yeni dinamikler içerisinde anlayabilmek ve dönüştürebilmek için bize önemli bir mercek sunuyor. Yalnızca çatışma sonrası dönemler için değil, gündelik hayattaki barışı sağlamak için de kullanılabilecek yöntem, araç ve yaklaşımlar öneriyor. Sistematik hak ihlallerinin tekrarlanmasının önüne geçmek, şiddetin temelinde yatan iktidar ilişkilerinin çoklu tezahürleriyle mücadele etmeyi gerektiriyor. Bu, medeni ve siyasal hak taleplerini yükseltirken, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerden kaynaklanan yapısal şiddet türlerini dışlayan, yasal odakla sınırlı, dar bir perspektifle değil, kapsayıcı ve bütüncül bir yaklaşımla hareket etmek anlamına geliyor.
Baskı ve çatışma ortamlarında şiddete maruz bırakılanlar, tekil bir adaletsizliğin bireysel kurbanları olan, homojen ve edilgen bir grup olmadığı gibi, şiddetin etki alanı da bu kişilerle sınırlı kalmıyor. Devletin negatif ve pozitif yükümlülüğünü ihlal ederek sorumlusu olduğu şiddet, derin yapısal eşitsizlikler ve sosyal dışlanma biçimleriyle yakından ilişkili. Bu nedenle, sadece devlet görevlilerinin fail olduğu şiddet biçimlerini değil, devletin farklı yükümlülüklerini yerine getirmeyerek güçlendirdiği veya göz yumduğu farklı şiddet biçimlerini ve bu şiddet biçimlerine karşı yürütülen toplumsal mücadele pratiklerini de değerlendirmek istiyoruz. Kurumsallaştırılmış bu iktidar ilişkilerini, tabandan geliştirilen, toplumsal hareketlerle şekillenen, biri diğerinin bir alternatifi olmayan, hem yargısal, yarı-yargısal hem de hukuk dışı mücadele pratiklerini içeren kesişimsel bir bakışla sorgulamaksızın, şiddet faillerinin cezasız kalmadığı bir duruma geçişi sağlamak da mümkün değil.
Bu mercekten bakarak düzenleyeceğimiz sempozyumla geçiş dönemi adaleti alanını geniş bir perspektifle ele alıp, bu alanı Türkiye’deki şiddet biçimlerine karşı mücadele eden farklı grupların deneyimleri, pratikleri ve adalet taleplerini de içine alan disiplinler arası ve eleştirel bir çerçevede değerlendirmek istiyoruz.
Bu çerçevede, Hafıza Merkezi olarak Temmuz ayı içinde aşağıdaki temaları tartışan çalışmalar için bir tebliğ çağrısı yapmıştık;
- Ceza adaleti / cezasızlık
- Onarıcı adalet
- Hakikat arayışı
- Adalet arayışında toplumsal hareketler / siyasi mobilizasyon biçimleri
- Ulusal ve uluslararası mekanizmaların hukuki rolü
- Hafızalaştırma / çatışan hafızalar / farklı hafıza çalışmaları
- Hakikat ve adalet arayışında toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle mücadele
Bu çağrımıza cevap olarak farklı disiplinlerden akademisyenler, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, bağımsız araştırmacılar, hak savunucuları, aktivistler, sivil toplum kuruluşu çalışanları geniş bir konu yelpazesinde çok sayıda başvuru gönderdiler.
27, 28, 29 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek “Türkiye’de Geçiş Dönemi Adaleti: Dönüşen Özneler, Yöntemler ve Araçlar” sempozyumu işte bu tebliğ önerileri ile şekillendi.